
Tüketici Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk ve Arabuluculuk Ücreti
Haziran 18, 2023
Arabuluculukta Gizlilik İlkesi
Haziran 19, 2023Teknolojideki gelişmeler; sağlık, eğitim, ulaşım, yönetim, hukuk gibi birçok alanı kapsayacak bir şekilde günlük hayatımızı etkilemektedir. Yeni bir çağın başlangıcı olarak adlandırılan “Blockchain (Blokzincir) Teknolojisi” de son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir konu. Aslında 2008 yılında Satoshi Nakamoto tarafından yayınlanan akademik bir makale ile blockchain hayatımıza girmiş olsa da, popülerliği, BTC (Bitcoin), ETH (Ethereum), LTC (Litecoin), USDT (Tether) ve benzeri bir çok kripto para ile artmıştır. Halbuki blockchain teknolojisi özünde bambaşka bir dünyayı karşımıza çıkarmaktadır.
Bu yazımızın amacı, “Kripto paraların ülkemizde hukuki alt yapısı var mıdır, yok mudur?” tartışmasından ziyade, arabulucu olarak bizler konunun neresinde olmalıyız?” sorusuna kısaca cevap vermekten ibarettir. Bu nedenle öncelikle blockchain teknolojisini, bu teknoloji üzerinde çalışan BTC (Bitcoin), ETH (Ethereum), LTC (Litecoin) ve USDT (Tether) gibi.kripto paraları ve blockchainin kripto paralar dışında kullanım alanlarını kısaca anlatmak gerektiğini düşünüyorum.
En basit tanımı ile blokzincir, yazılım temelli bir veri depolama sistemidir. Sistem, ağ üzerinde gerçekleştirilen ve devamlı yenisi eklenen işlemleri, birden çok bilgisayara ve/veya ağa kaydedilmesini sağlar. Buna dağıtık veri sistemi (distributed data ledger) denir. Dağıtık olmanın anlamı, merkeziyetsiz olmasından kaynaklanır. Diğer bir ifade ile dağıtık veri sisteminde, bloklara kaydedilen veriler, tek veya birkaç merkezde toplanmaz. Veriler, şifrelenmiş bir şekilde, ağa katılan tüm üyeler tarafından kayıt altında tutulur. Dağıtık bir şekilde kayıt altında tutulan veriler, merkezi bir gücün veya yapının kontrolünde olmadığından, verilerin değiştirilmesi çok zordur. Bu durum, verilerin güvenli halde saklanmasını sağlar. O halde blokzincir teknolojisinde amaç, taraflar arasında yapılan işlemleri ve/veya sağlanan verileri kayıt altına almak, bunu gerçekleştirirken de merkezi bir aracının sağladığı “güven” hizmetini bilgisayarlara dağıtmak ve böylece güven ihtiyacından doğan merkezi otoritelerin tekelini ortadan kaldırmaktır.
Peki kripto paralar ile blockchain teknolojisi arasındaki ilişki nedir? Kripto paraların birçoğunun altyapısını da blockchain teknolojisi oluşturmaktadır. Bu nedenle kripto paraların da en belirgin özelliği banka gibi para akışını kontrol eden merkezi bir finansal kuruluşa bağlı olmamasından kaynaklanır. Kripto paraların en yaygın olarak bilineni Bitcoin de, dünya finans krizinin doğduğu ve aracı kurumlara güvenin sarsıldığı bir dönem olan 2008 yılında, kimliği hala bilinmeyen ve kendisini ve/veya kendilerini “Satoshi Nakamoto” olarak tanıtan kişi ve/veya kişiler tarafından oluşturulmuştur. Bitcoin ilk kripto para olup, bu nedenle de en popüler olanıdır. BTC dışında yukarıda da bahsedildiği üzere ETH (Ethereum), LTC (Litecoin), USDT (Tether) gibi pek çok kripto para birimi mevcuttur. Bunlar Bitcoin’den sonra üretildiği için bu kripto paralara altcoin denir. Hepsinin özündeki amaç aracıları ortadan kaldıran bir ödeme sistemi oluşturmaktır.
Blockchain, merkeziyetsiz bir ödeme aracı olarak kullanılan kripto paraların alt yapısını oluştursa da, bu teknolojinin çok farklı kullanım alanlarının olduğunu önemle vurgulamak gerekir. Örneğin bazı blockchain ağları üzerinden kurulacak akıllı sözleşmelerle (smartcontracts); escrow hizmetlerinin, akreditif ticaret işlemlerinin, noter hizmetlerinin, tapu hizmetlerinin ve benzeri işlemlerin ağa yazıldığı şekli ile aracısız ve güvenli bir şekilde gerçekleşmesi hedeflenmiştir.
Uyuşmazlıkların merkeziyetsiz bir şekilde blockchain ağı üzerinden nasıl çözüleceği konusu da ayrı bir merak konusu şüphesiz. Bu noktada ise, hukuk sistemini blockchaine entegre eden Kleros projesi, merkezi olmayan anlaşmazlık çözüm platformu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sistemin; imalat, lojistik, enerji, sağlık, perakende, telekomünikasyon, medya, sigorta, finans, hukuk sektörü gibi birçok alanda kullanılabilir olduğunu bilmek bile, aslında içinde yaşadığımız toplumsal kuralları ne kadar derinden etkileyeceği sonucunu çıkartmamız için yeterlidir. Değişen toplumsal kurallar da hiç şüphesiz yeni uyuşmazlıkları beraberinde getirecektir.
Uyuşmazlık her ne şekilde doğarsa doğsun, hiç şüphesiz ki biz arabulucuların görevi, teknolojiyi, gündemi ve günceli yakalayarak, tarafların meşru menfaatlerini mümkün olduğunca karşılayan, kalıcı, toplumsal barışı ve tarafların mutluluğunu dikkate alan anlaşmaların yapılmasına yardımcı olmaktır.